Okumanın Sınav Başarısındaki Rolü: LGS ve YKS Örnekleri Üzerinden Bir Değerlendirme

Hem LGS’ye (Liseye Geçiş Sınavı) hem de YKS’ye (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) giren adayların sınavlar sonrası medyadaki açıklamalarını dinlerim hep. Kendim de rastlarsam onlarla konuşurum. Bu yıl da öyle oldu. Sordum bazılarına ve medyadan da dinledim, okudum. Genel olarak matematik/sayısal sorularının zor olduğunu, bu zorluğun hem alandan hem de soruları anlamakta çektikleri sıkıntıdan kaynaklandığını belirttiler genelde. Türkçe ve sosyal sorularının ise uzun paragraflardan oluştuğunu, anlamak için tekrar tekrar okumak zorunda kaldıklarını söylediler. Kısaca, bu sınavlarda her alan ve test grubu için bir anlama, kavrama sorunu olduğu anlaşılıyor. Bir de tabi zamanı hızlı ve iyi kullanma sorunu var; ki bu da sorulanı hızlı hatırlama, anlama ve kavrama ile doğrudan ilgilidir.

Yıllardır dilimiz döndüğünce, gücümüz yettiğince yazmaya, söylemeye çalışıyoruz: Kitap okumanın başka birçok yararı ve işlevi yanı sıra eğitim/sınav başarısına doğrudan etkisi ve katkısı vardır. Bizim de yaptığımız birçok araştırma bunu açıkça ortaya koymaktadır. %35’lik bir katkıdan söz ediyoruz burada. Hiç de az değil. Üstelik bu anlamlı katkı sadece Türkçe/Sosyal dersleri için değil, belki de daha çok matematik-fen nitelikli dersler içindir de. Okuma alışkanlığı olan bir çocuk ya da genç eğitimde ve sınavda diğerlerine göre %35 daha başarılı olabilir.

Dikkat edilirse, bu sınav sonrası röportajlarında sınavının iyi geçtiğini söyleyen ve özellikle derece yapan öğrencilerin hemen hepsi güçlü kitap okuma alışkanlıklarına sahip olduklarını, düzenli kitap okumayı sınava hazırlık sürecinin son anına kadar bırakmadıklarını dile getirirler yılladır. Kısaca, sınav başarısı ile okuma alışkanlığı arasında yakın bir ilişki vardır; çünkü okuma alışkanlığı olan öğrenci sınavda daha hızlı, daha doğru ve daha iyi anlar ve kavrar; örneğin bir formülü ya da tarihi daha iyi hatırlar; soruları daha hızlı çözer. Çünkü okuma alışkanlığı düşünme gücü, bellek gücü, hızlı-doğru zihinsel işlem gücü demektir. Düşünme (zihinsel) gücü iyi olan bir öğrenci sınavda da başarılı olur. Bu nedenle öğrencilere, öğretmen arkadaşlara ve velilere bu konunun önemini yıllardır bıkmadan, usanmadan aktarmaya çalışırız.

Bu yıl da aynı şey oldu ve sınavlardan çıkan öğrenciler yukarıda özetlemeye çalıştığım çerçevede konuştular hep. Anlamakta zorlandık, paragraflar uzun, soruları 2-3 kez okumak zorunda kaldık vb. açıklamalar yaptılar. Soruları çözmek için önce anlamak, doğru ve hızlı anlamak gerekiyor çünkü. Sorun da burada başlıyor zaten. Anladıktan sonrası daha kolay. Anlamayı kolaylaştıran, bir kez okumada anlamayı sağlayacak olan da okuma alışkanlığıdır. Anlama-kavrama sorununun ön koşulu, kesin ve kalıcı çözümü, yine söylüyoruz, güçlü bir okuma alışkanlığıdır. Bilgi bundan sonra gelir. Üstelik bu sadece burada örneklediğimiz LGS ve YKS için değil hayatları boyunca girecekleri tüm sınavlar için geçerlidir.

Okuma alışkanlığını, çocuğa, doğduğu andan itibaren ailede ve sonrasında da okul öncesi, ilk ve ortaöğretim aşamalarında kazandırmak zorundayız. Bu konuda en başta gelen sorumlu kişiler ebeveyn ve öğretmendir. Okuma alışkanlığı kazandırma konusunda bilinçli davranan ve çocuklarına okuyan örnek/model olan ebeveyn ile duyarlı davranan öğretmen onlar için büyük bir şanstır.  Elbette bu konuda kütüphanecileri de unutmamak gerekir. Onlar, deyim yerindeyse, “okuma uzmanları”, “okuyucu rehberleri”dir çünkü.

Sınav sonuçları başarının ölçüsü değildir çoğu zaman ancak Türkiye’nin de bir sınav gerçeği vardır. Bunun için onların buna hazırlanmaları gerekir. Çocuklarımız için ne yazık ki hayatlarındaki dönüm noktaları olan bu sınavlara en iyi hazırlık süreci sağlam ve güçlü bir okuma alışkanlığına sahip olmakla başlar ve devam eder. Bunu hiç unutmamak gerekir. Türkiye’de çocuklarda okuma alışkanlığı yaratacak nitelikte bir eğitim sistemine, eğitim programlarına sahip değiliz. “Mış gibi yapan bir eğitim dizgemiz var.  Bu nedenle, iş, yine söylüyoruz, aileye ve öğretmenlerin kişisel duyarlılıklarına düşüyor, onların çabalarına dayanıyor.

O halde, ebeveynler ve öğretmenler olarak okuyan ve düşünen, böylece hayatlarının her alanında ve dolayısıyla sınavlarında da başarılı olan çocuklar yetiştirmek zorundayız. Eğitimde esas mesele de budur zaten; okuyan, düşünen, sorgulayan çocuklar ve gençler yetiştirmektir esas mesele ve gerçek başarı.

13 Haziran 2024

Yorum bırakın