“Bi’ tık!”

Meğerse Ajda Pekkan’ın bir şarkısının da adı ve en önemli nakarat sözleri imiş “bi’ tık!”

Nakarat dörtlüğünü yazayım hatta:

Sadece bi’ tık yaklaşsan yanıma, bi’ tık

Sen diye kalbimin atışına bi’ tık

Bıraksan kendini akışıma bi’ tık

Tadından yenmez aşkıma bi’ tık, bi’ tık

Ne hoş, ne hoş!

Ve buyurun size popüler, yeni bir sözcük daha: Bi’ tık!

Son yıllarda dilimize yapışmış, durmadan her cümleye koyduğumuz, söylerken pek hoşa giden, ölçü bildirici sıfat ve zarf oluverdi “bi’ tık!” Sürekli kullanılır hale gelen bilgisayar ya da telefonlarımızdaki tuşların sesinden türetildi galiba! Basitçe ve sıradan bir eylem olan tuşa bastığımız anda çıkan ses “Tık!” “Enter” ya da “gönder” tuşuna bastığın anda, “bi tıkla bana ulaşırsın, bendesin, sendeyim!” demek bu.

Eskilerde “kapıyı tıklamadan girilmez, kapıyı, camı tıklayıver,” derdik ama orada kullanım doğruydu. Çünkü tıklama hafif, azıcık, biraz ses çıkarmaya ilişkin bir eylemdir. Geldiğinde kapıya “vur” denilmez, kapıyı “tıkla” denirdi, değil mi? Kibarca ses çıkarma anlamı vardır bu cümlelerde.

Peki, şimdi bu yeni “bi’ tık” kullanımı nedir? “Senden bi tık uzaklaştım”, “üzerinde bi tık daha çalışmalıyım”, “bi tık daha sessiz olabilir misin?”, “beni bi tık üzdü,” gibi binlerce biçimde, durmadan, yorulmadan her cümlede kullanılmaya başlandı. Gündelik dilde de hoş değil ama benim için en rahatsız edici kullanımı ister istemez akademik dil ve iletişimde oluyor.

“Bi tık” ile kastedilen, söylenmek istenen, gerçekte, “birazcık, biraz daha.” Yerine kullanılan doğru sözcükler bunlar. E, öyleyse, bu güzelim sözcüklerimiz varsa, üstelik bunlar Türkçe kökenli ise, niye Ajda Hanımın şarkı sözü gibi konuşuyoruz! Birazcık’ın ya da biraz’ın neyini beğenmiyoruz?

“Amma da mızmızsınız ve de akıntıya karşı kürek çekiyorsunuz, ne olacak ‘bi tık’ desek?” diyebilirsiniz.

Ben de o zaman şöyle derim: . Popüler kültürün dile uzanmasıdır “bi tık” sözcüğü. Popüler kültür genelde niteliksiz kültürdür; elden geldiğince uzak durmakta yarar vardır. Daha önemlisi, dil insanın vatanıdır, onu vatan gibi korumak gerekir. Başka dillerin istilasından, kendi içinde yozlaştırmaktan, özensizce savrulmalardan korumak gerekir. Ve dilde yozlaşma toplumsal bir yozlaşmadır; kimlik yozlaşmasıdır.

Bunu “bi’ tık” düşünsek mi ki!

13 Ocak 2023

Yorum bırakın